Kuzeyli Dunedain
Üçüncü çağda bir çok isim ile anılan, esasen isimsiz kahramanlar olan, Kuzeyin İnsanları.
Orta-dünya'da, Sisli Dağların batı tarafında yer alan Eriador kıtasında, zamanında kendi halinde ormanları ve yaban eli kendilerine ev benimsemiş bir halk yaşardı. Bu halk düşündüğünüz veya Orta-dünya'da şahit olduğunuz diğer halklar kadar yoğun ve belirgin değildi, zira kendi kimliğini hiçe sayıp, gurur ve kibir bilmeyen bir halktan belirgin olması beklenemez. Kuzeyin İnsanları; Bree'li İnsanlar ve Shire'lı Hobbitler tarafından bilinen adları ile Kolcular, deniz aşırı ülkenin mirasını bu zamana kadar taşıyan Elfler tarafından Dunedain olarak anılırdı, ki bu mirası ve manevi kalıtı hatırlayanlardan da pek yaşayan yoktu artık.
Kuzeydeki son İnsan krallığı olan, Arthedain'in yıkılışından sonra, Kuzeyli Dunedain artık resmi olmayan liderleri ve aileleri ile yaban ele dağılmışlardı. Lidersizlerdi, yurtsuzlardı. Ancak ormanlarda ve taştan duvarlarla çevrilmemiş yerlerde, çetin şartlarda, soğukta ve sıcakta yaşamaya alıştılar.
Her ne kadar yalnız ve beyhude bir topluluk olarak görülseler de, hiçbir zaman biyolojik özelliklerini yitirip yozlaşmadılar. Eski deniz kralları gibi uzundular; saçları koyu ve sert, gözleri dalgalı ve fırtınalı sular gibi gri ve puslu, suratları üzgün, sert ancak şerefli idi. Ormanların, patikaların ve küçük köylerin arasından kaybolup gitmek için pastel renk giysiler giydiler. Doğanın yeşil ve kahverengi temaları onların ceketleri, botları, pelerinleri ve başlıklarıydı. Issız ve yalnız diyarlardan, sürekli göçtüler.
Bu insanların kendilerine özgü, kimlik niteliğinde kullandıkları, veya üstlerinde kendilerini tanıtan hiçbir özellikleri yoktur. Daha çok uzun kullanımdan yıpranmış ve yamalı pelerinler, çamura batmış botlar bu insanları karakterize ederdi. Ancak, pek kimlik niteliğinde olmasa da, Üçüncü Çağ'da Orta-dünya'da pek az kişinin ehemmiyetini kavrayabileceği bir broş takarlardı, sol göğüslerine. Bu yedi sivri uçlu, gümüş bir yıldız şeklindeki broş, pelerinlerinin yakalarını birbirine kavuştururdu ve üstlerindeki neredeyse tek değerli parça olarak görünürdü.
Bu halk bazı zamanlarda yakındaki kasabalara uğrarlar, han ve konaklarda hikayeler anlatırlar ve oradaki durumu bir bakıma kolaçan ederlerdi. Aralarında, Yüksek Kral'ın son varisi, bir yiğit olduğu söylenirdi. Ancak hiçbir zaman adını kimselere duyurmadı. Yaban elde 'Yolgezer', uzak akrabaları Imladris'li Elfler tarafından 'Estel', yani 'Umut' adı ile tanınırdı. Profesör Tolkien bu halktaki karakterlerin isimlerinden pek azını bahsetmiştir. Aragorn yaban eli tekrar Efendi Elrond tarafından yapılan çağrıya yanıt vermek için bıraktığında, liderliği kuzeni Halbarad Dunadan'a bırakmıştır. Ancak, Tek Yüzük görevi neticesi ile, kendi halkının yanına dönemeyen, Dunedain'in son Reis'i Aragorn, Yüzük Kardeşliği ile birlikte güneye indi. Savaşın son safhasıydı ve Lorien Hanımı Galadriel'in Aragorn'a ve onun insanlarına yaptığı çağrı sonucu, Gri Bölük toplandı. Lideri Halbarad Dunadan olan otuz kişilik bölük, Rohan yakınlarında uzun zamandır görmedikleri akrabasını ve Kralını buldu. Gri Bölük adından da anlaşıldığı üzere, hem görünüş olarak hem de ruhsal olarak gri idiler.
Koyu renklere ve zırhlara bürünen kolcular, yay, mızrak ve kılıç ile silahlanmışlardı; gri başlıklarını da miğferlerinin üzerine çekmişlerdi ve uzun, vahşi atlar ile sürmüşlerdi Ölülerin Yolundan. Ne bir altın, ne bir mücevherat parıltısı vardı bu grupta, sadece göğüslerinden hiç çıkartmadıkları, ay ışığı altında parlayan, otuz tane yıldız broşu. Bu broş, kültürüne göre bir çok isim ile anıldı, Earendil'in Yıldızı, Elendil'in Yıldızı, Denizci Yıldızı, Numenor Yıldızı. Bölük sessizdi, Kolculara bahşedilmiş olan özelliklerini koruyorlardı. Ölüme gittiğini bilen insanlardan daha fazlası beklenemezdi zaten. Zira Halbarad Dunadan kendi ölümünün kehanetinde bulunsa bile, bir an için bile şüpheye düşmedi, Kuzeyin İnsanları.
Ancak Dunedain ve Aragorn için vakit gelmişti, Erech Taşı'nda, çağlar önce yemin bozan dağ insanlarını çağırmak için sürdüler Ölülerin Yoluna. Yemin bozanlar görevlerini yerine getirmek ve yemin borçları olan Isildur'un varisine karşı görevlerini yerine getirip üstlerinde olan lanetten kurtulmak için Gri Bölük ve Aragorn ile yola hemen koyuldular. Halbarad, Aragorn'un baş sancaktarı idi, savaş boyunca yanından hiç ayrılmadı ve Aragorn'un zarar görmemesini sağladı. Ancak öngördüğü kehanet gerçekleşti ve bu dünyadan göçtü, yiğit Halbarad Dunadan.
Savaş bitti, ezeli düşman ve Tek Yüzük yok edildi, Aragorn Elessar mirasını geri kazandı ve Yüksek Kral oldu, Minas Tirith'deki tahtına oturdu ve deyim olarak 'evli evine, köylü köyüne' olayı yaşandı. Sessiz ve isimsiz otuz kişilik gruptaki kahramanların çoğu can verdi Pelennor Çayırlarında, soylu kanları ile Ak Ağacı beslediler. Ancak hayatta kalanlar ise, Kuzey'e, evlerine döndüler. Artık ne saklayacak bir kimlikleri, ne de ezeli amaçları kaldı.
. . .
Bu kadim dünyada bir çok sır vardır. Belki eski deniz kralları sadece taştan heykellere dönüştüler, belki de hayır. Zira bu çağda bile hala yeşil ve kahverengi içinde yürüyen gölgeler var.
Farad Vaer...
Ahmet Hamdi Cıngıllı
0 Yorumlar